24 Nisan 2024

Bir Kadının Yaşama Sevinci

Bir Kadının Yaşama Sevinci Notları
İnip çıkıyorum çocukluğuma kendi başıma boyadığım rengarenk merdivenlerle. Öpüyorum yaralarımı. Yaralarımı öperken buruk bir tat kalıyor dudaklarımdan ruhuma doğru süzülen. Ben de böyle bir kadınım işte, buruk tatlar koleksiyonu olan. Öperek dokunmayı öğrendim yaralarıma, çocuğuma, çocuklara. Anaçlığım buradan geliyor sanırım; kendime de annelik yapıyorum, çocuğuma da, çocuklara da. Bir kadın kendisinin hem çocuğu, hem de annesiyse, gülüşünün içinde inci tanesi gibi gözyaşları saklıdır, gözyaşlarının içinde çocuksu bir gülümseme…
“Bana anneni anlat” derseniz kendimi anlatırım size. Acılarımı bal eyleyemesem de, en sevdiğim baharatları serperim acılarımın üzerine. Tarçın kokan kederlerim, kekik kokan yorgunluklarım, fesleğen kokan med cezirlerim vardır benim. Ortalığa dökmüyorum acılarımı, irili ufaklı saklama kaplarında, kavanozlarda biriktiriyorum. Bir acı niye biriktirilir bilir misiniz? Unutmama hastalığına tutuluruz biz kadınlar; gece yarıları saklama kaplarımızı, kavanozlarımızı açarız öyle özenli, öyle usulca. Yoklamasını alırız dalgınlıklarımızın, yalnızlıklarımızın, sitemlerimizin. Bir sınıf dolusu çocuk oluverir acılarımız. Bir kadının bir sınıf dolusu zencefilli, hindistan cevizli, çörek otlu çocuklarıdır acılar. İşte bu yüzden eksik olmaz kadınların hayatından baharatlar…
Geçenlerde bir cenaze törenine katıldım efendim; can`ımdan bir parçayı, -bacağımı- gömdüm otuz yedi numara bir terlikle. Menekşe ektim bacağımın üzerindeki toprağa. Bacağımın üzerinde menekşeler açsın istedim. Protezimin şefkatli sesini duydum o anda, ipince bir ses, sıcacık böyle. “Birbirimize emanetiz canım benim” dedi bana, “bacağının yerini tutamam ama, beraber yol alacağız yeryüzündeki yolculuğunda.” Aynanın karşısında günlerce protezimi seyrettim. Çocuğum geldi yanıma bugün, ben yine aynanın karşısındayken. “Anne” dedi, “ne güzel bir bacağın var senin.” Protezimi sevdi bir tanem. Annesinin kuzusu beni protezimden öpüverdi…
Ah, bir kadın sahiplendiği zaman bir protez bile can olur ona, yol arkadaşı, rehber, hatta evlat olur. Yaralarını öpen, acılarını biriktiren, bacağını toprağa verdikten sonra üzerine menekşeler eken bir kadınım ben. Eşim dedi ki çocuğumu parka götürmek için hazırlandığımda, “hayatım, eşofman altı mı giysen, ne dersin?” “Giyimime karışmaya mı başladın?” dedim. “İncinmeyesin diye” dedi, “incitebilirler seni.” “Her halimle güzelim ” dedim. “Elbette güzelsin” dedi. Dedim ki, “güzelliğimde protezimin de payı var, ben bugün bunu öğrendim…”
Kendisiyle barışık her kadın güzeldir. İncinmiş ruhumla barıştım ve bedenimle. Bir barış antlaşması değildi imzaladığım. Dopdolu bir kucaklaşmaydı ruhumla, tenimle, özlemlerimle, gömdüğüm bacağımla ve protez bacağımla. Üç bacağım var efendim, ikisi üzerimde, diğeriyse şimdiye kadar bana eşlik ettiği için kendisine minnet duyduğum ve vedalaştığım can parçam.
Vedalaşmayı da öğrendim. Beni incitenlere, tabiat anayı üzenlere, kabalaşanlara ve bacağım gibi hayatımdan gitmek zorunda kalanlara veda ediyorum sessizce.
Parktaki çiçeklere, ağaçlara, insanlara dedim ki, “bir kadına bu kadar mı güzel yaraşır bir protez?” “Çok güzelsin tatlım” dedi bana, torunuyla elma şekeri yiyen seksen yaşlarında bir teyze. İşte o anda çoğalttığımı duyumsadım yine mutlu anları…
Notlar tutmaya başladım çocuğumla birbirimizi salıncakta sallarken; ruhumda bir kadının yaşama sevinci notları…
Bir Kadının Yaşama Sevinci

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir